25 Temmuz 2007 Çarşamba

Persepolis

Persepolis nedir, ben daha önce duymuştum bunu diyenler için kısa bir tarih paragrafı iyi gelecektir.

Persepolis, Pers Krallığının en ihtişamlı çağının eseridir. Dünya hakimiyetinin -şimdiki gibi- birkaç elde dağıldığı zamanların en güçlü imparatorluklarından Perslerin başkentiydi bu başkent. Persepolis Yunan-Pers savaşlarından nasibini almış, Büyük İskender'in askerleri tarafından kısmen yağmalanmış ve yıkılmıştır. Şehir günümüzdeyse UNESCO Dünya Mirası Liste'sinde koruma kapsamında bulunmaktadır.

1978'in Tahran'ı. Entellektüel, özgür düşünceye önem veren anne ile babanın küçük kızı, eve sık sık ziyarete gelen çok konuşan ve her şeyi bilen büyükannenin torunudur, sekiz yaşındaki Marjane. Asi bir karaktere sahip olan küçük Marjane, İran'daki İslam Devrim çağının tam ortasında bulunur. Küçük kızın büyüme çağını, bu çağın sorunlarını tarihi bir gerçekle biz seyirciler izleriz.

Yazının devamı için tıklayınız...

Zmruz Oczy (Squint Your Eyes)


Polonya'nın genç yönetmenlerinden Andrzej Jakimowski'nin ilk uzun metrajlı filmi Zmruz Oczy, (Squint Your Eyes/Kıs Gözlerini) bol ödüllü ve lirik bir yapım. Krzysztof Kieslowski'nin ünlü Renk Üçlemesinden tanıdığımız Jasiek rolündeki filmin başrol oyuncusu Zbigniew Zamachowski'ye, yardımcı rollerde Mala rolünde Ola Proszynska ve Eugene rolünde Andrzej Mastalerz eşlik ediyor.

Küçük bir kız ailesinden kaçıyor, eski öğretmeninin yanına sığınıyor. Öğretmeni pek bir şey yapmayarak yaşayan, hayatı elinin tersiyle iten birisi. Modern bir filozof, felsefe tarihi okuyanlar hatırlar bizim fıçıda yaşayan Diyojen'i, işte Jasiek de Polonya'nın Diyojen'i. Evi, arabası, sevgilisi varmış ama bunları bırakarak ufak bir köye taşınmış. Mala (Ufaklık) baskıcı, özgürlüğünü kısıtlayan ve kendisini birey olarak saymayan ailesiden firar ederek eski öğretmeninin yanına sığınıyor.

Yazının devamı için tıklayınız...

20 Temmuz 2007 Cuma

Altını Çizdiklerimiz

Bu kültürün okuma tembelliği sıcaklarla artar mı, azalır mı bilmem; ama kitap okumak ve kitap tüketmek arasındaki çizgiye basmamaya çalışıyorum son zamanlarda. Hızlı yaşayıp genç öleceğim, dediğim geçmiş çağdan sıyrılınca daha sakin ve oturaklı okumaya başladım. Hepimizin yakındığı tüketim hastalığı, haliyle ve ne yazık ki, okuduğumuz kitaplara da bulaşmış durumda. Çoğunlukla satırlar gözlerden kayarken, bir kulaktan girip diğer kulaktan çıkıyor kelimeler ve arada verdiğimiz kayıpların farkına bile varmıyoruz.

Yazının devamı için tıklayınız...

Let's Have a War


Let's Have a War, Amerikan punk grubu Fear'ın 1982 yılı çıkışlı The Record albümünün bir şarkısıdır. A Perfect Circle'ın, bir şarkı (Counting Bodies Like Sheep to the Rhythm of the War Drums) hariç coverlardan oluşan albümü eMotive'de de yer almaktadır.

Yazının devamı için tıklayınız...

Ne le dis à personne (Tell No One)


Ne le dis à personne (Tell No One), Amerikalı yazar Harlan Coben’ın aynı adlı kitabından uyarlama bir gerilim filmidir. Yönetmen Guillaume Canet’in ikinci uzun metrajlı filmi, Fransa’nın prestijli festivali César’dan en iyi yönetmen, en iyi müzik, en iyi erkek oyuncu dahil dört ödülle döndü, ayrıca ülkesinde 2006 yılının en çok izlenen filmlerinin başında geliyor.

Yakışıklı doktor Alex Beck (François Cluzet) ve güzel eşi Margot (Marie-Josée Croze), çocukluklarında yüzdükleri göle giderler. Gecenin sonunda Margot öldürülür, Alex ise baygın düşer. Bu olaydan sonra film sekiz yıl ilerler; geçen süre zarfında Alex, eşinin ölümünü atlatamamış ve toplumdan kendini koparmıştır. Doktorun bilgisayarına gelen gizemli bir e-postada şöyle yazmaktadır: Kimseye söyleme.

Yazının devamı için tıklayınız...

12 Temmuz 2007 Perşembe

Welcome to the Machine


Welcome to the Machine, Pink Floyd'un Wish You Were Here albümünde bulunur. Şarkının plak şirketlerine karşı bir tepki niyetine yazıldığı söyleniyor, PF gibi bir grubun neye veya kime yazdığı ufacık bir kapsamda değerlendirilemeyeceğinden bu söylentiyi es geçiyorum. Makine denen tanıma Roger Waters, The Wall'da eğitimi de katmıştı, bu bağlamda evrensel bir şarkı olduğunu bilip, birlikte dinleyerek konuşmaya başlayalım.

Yazının devamı için tıklayınız...

Mer de Noms


Albümün birçok şarkı sözü, “frontman” Keenan’ın tanıdığı çeşitli kişilere adanmış. Örneğin “3 Libras” şarkısı, Keenan’ın tanıdığı Terazi burcunda olan, dokuz kişi hakkında. Albümün ismi Fransızca “isimler denizi” demek. Şarkı listesi “Judith”, "Breña", "Rose", "Thomas", "Magdalena", "Orestes" gibi türlü adlardan oluşuyor. Bazı insanlar, bunu albüm için olası bir motif sayıyor. (Bazı çevrelere göre, bu olasılık albümün motifidir.) Albümün ön kapağındaki karakterler “LA CASCADE DES PRENOMS” şeklinde çevrilebilir, ki Türkçe manası “adlar şelalesi”dir.

Yazının devamı için tıklayınız...