27 Kasım 2007 Salı

Aklınızın Hayaletleri

Eski hisleri anmak gibi bir şeydir müzik. Konumuz müzik değil zaten, arka planın önemli bir ayrıntısı. Sizlere anlatacağım hikaye; alışkanlıklarla ilgili.

Geçmişinizin bir döneminde hoşlanmamaya başlatıktan sonra sona eren bir alışkanlığınızı düşünün. Bir sebeple onu, yapmayı veya eyleme geçirmeyi sevdiğiniz şeyi herhangi bir sebeple bırakıyorsunuz. Zamirlerin bol olduğu bu yazıya birkaç örneklendirme iyi gelecektir. Sakal bırakmayı seviyorsunuz, daha sonra bir gün aynaya baktığınızda bu sakalların sizi yaşlı veya çok esmer gösterdiğini düşünüyorsunuz. Bunun sonucunda düzenli düzensiz bir düzende tıraş olmaya başlıyorsunuz. Sakalsız hayatınızın başka bir döneminde canınız tekrar sakal bırakmak istiyor ve upuzun bir sakal bırakıyorsunuz. Yani sakalın, sizi çirkin gösteren şeyin, sonuna kadar gidiyorsunuz. Dibine kadar batıyorsunuz, eskiler aklınıza geliyor.

Eskiler sık sık size uğramaya başlıyor, aklınız hayaletleri, korkulu korkusuz yaşamınıza girmeye başlıyor. Müzikler, sinemalar, konuşmalarınız, içtiğiniz çaylar, gece sonrası sabaha kalmış ağzına dek dolu kül tablaları, aynı paketin paylaşılmış sigaraları, yanmayan kalorifer eşliğinde pencerenin dibine düşen damlaları sessizce izlemek... bunların hepsi belli belirsiz aklınızın sonsuzluğuna çarparak yankılanır. Nereden gelmiştir bunca anı? Misafir sevmeyen akıllar için bu hatıralar hoşnutsuzlukla karşılanır, oysa benim gibiler için bu ziyaretler kahve, sigara ve koyu bir sohbetle karşılanır.

Uzak misafirlerin gelişleri sık olmaz, yan kapı komşumuza benzemez, Almanya’dan çıkan gelen süpriz bir akraba gibidir. Bu sebeple, sevgili okurlarımız, bunları güleryüzle ağırlamalıyız, hem de içten gülerek. Unutmayın, onlar belki bundan yıllar sonra hiç gelmeyecek ve silik bir fotoğraf gibi masanızın üstüne düşecek.